Salı, Ocak 29, 2013

Kardak'ta Psikolojik Savasin Tum Detaylari ve Bir Dahi; Inal Batu

Nils Filmer, BODRUM

Bir onceki (27 Ocak 2013 tarihli) yazida, bundan 17 yil once bu topraklarda, Bodrum’a bagli Gumusluk beldesinin sadece birkac mil aciginda, yer alan yaklasik 40 donum yer kaplayan Kardak Kayaliklari’nda, savasa ne kadar da yaklastigimizi, o gunden hatirladiklarimla aktarmistim.. Bir gemi kazasini takiben, kurtarma calismalari ile baslayan kita sahanligi ve kara sulari tartismasi, kisa zamanda Turkiye ve Yunanistan arasinda buyuk bir krize donusmustu.. 1 ay boyunca iki taraf da geri adim atmayinca, savasin esiginden donulmustu.. Yıllar geçtikçe yazılan tarih sayfaları, o günü yaşayanların anıları sayesinde, zamanla satır aralarında kalanlarin da anlatılmasiyla gun yuzune çıkti..
Iste o yazili tarih, yillar once yasadigimiz olaylarin bazen hic de aslinda dusundugumuz kadar kolay gerceklesmedigini gosteriyordu.. Bugunku yazim, Kardak olayinda, 1996 Ocak ayında tam olarak neler olmuştu ve o günden bu yana Kardak Krizi ile bağlantılı yaşananlar hakkında küçük bir arastirma aslinda.
Başlangıçta olayin gelisimine bir goz atalim.. Cimento yukunu Canakkale’den Israil’e goturen Figen Akat adlı yük gemisi, 25 Aralık'ta fırtına yüzünden kayaliklarda karaya oturdu.. Mürettebat önce yardım istememişti.. Ilk yol olarak kendileri kurtulmaya calisti.. Iki ulke Disisleri de karsilikli notalarla, birbirlerini olaya karismamalari konusunda diplomatik dilde uyarmislardi. Ancak Yunan sahil guvenlik botlari, gemiyi coktan uzak izlemeye alip, her hareketlerini kayda almaya basladilar.. Sirket yetkilileri, kayaliklardan kurtulmanin yolunun, yukun bir bolumunu denize dokup gemiyi hafifletmek olduguna karar verdiler.. Cimento dokum isleminin baslamasiyla da, o zamana kadar gemiyi uzaktan takip eden Yunan botlari olaya mudahil oldular.. Gemiye silahli Yunan askerleri cikti.. Prosedur geregi, kurtardiklari gemiyi, yedege alip en yakin Yunan limanina gotureceklerdi..


Ancak Yunan mudahalesinin hemen akabinde Figen Akat murettebati, Yunan botuna bagli olduklari celik halati kesince serbest kalan yuk gemisi, basarili bir manevrayla Turk karasularina gecerek Turk Sahil Guvenlik botlarinin savunmasindan yararlandi ve hasarli gemi kurtarilarak Gulluk limanina cekildi.. Olayin da ilk asamasi bu sekilde sona erdi..

Olay yasandigi sirada, Deniz Kuvvetleri Komutanligi gorevinde bulunan kisi, Guven Erkaya’ydi.. 28 Subat surecinde de bu gorevde olan Erkaya, ayni zamanda Kibris harekati sirasinda Turk ucaklari tarafindan yanlislikla vurulan Kocatepe muhribinin komutanligini yapmisti.. 2000 yilinda hayatini kaybeden Erkaya, Kardak Krizi sirasinda, geminin ilk kurtarilma asamasindan sonra olayin henuz bitmedigini ve Yunanistan’in tansiyonu tekrar tirmandirabilecegini Genelkurmay’a raporlamisti..

Kardak Krizi, meydana gelis zamani acisindan da enteresandi.. Yunanistan’da secimler yeni yapilmis ve Kostas Simitis yonetimin isbasina gecmesi tam da Kardak Krizi’nin ortalarina denk gelmisti (19 Ocak 1996).. Olay Turk tarafinda biraz daha itidal ile karsilanirken, kriz Yunanistan’da tam anlamiyla secimin kazanani ve kaybedenleri arasinda milliyetci soylemlerin havada ucusacagi bir tartismayla korukleniyordu.. Basin da, Simitis hukumetinin uzerine gidiyordu.. Turklere ‘toprak kaybetmek’, henuz yeni olan hukumetin sonu olurdu. Bu tehlikenin farkinda olan hukumet, ozellikle Disisleri Bakani Theodoros Pangalos ile soylemlerini sertlestirmeye baslamisti.. Sertlesen mesajlar, Turk tarafinda da kisa zamanda yanki bulunca, karsi hamle gecikmedi ve donemin Basbakani Tansu Ciller ile Disisleri Bakani Deniz Baykal’dan da ustuste milliyetcilik kokan yorumlar gelmeye basladi. Yunanlilara bir ‘cakil parcasi’ dahi verilemezdi..

26 Ocak gunune gelindiginde savasa gidebilecek o korkunc hamle yapildi.. Ozellikle iki ulke basininda, milliyetci mesajlarin havada ucustugu bir gunun ertesinde, Gumusluk sahiline en yakin ada olan Kalimnos’un Belediye Baskani, beraberindeki bir papaz ve Antenna kanali ekibiyle birlikte Kardak’a cikarak Yunan bayragi dikti ve akabinde Yunan medyasi savasi kazandigini ilan etti.. Ancak sagduyudan uzak asiri gorusluler her iki tarafta da vardi.. Bu provokatif hareketin ardindan, Hurriyet Gazetesi’nden 2 Turk gazetecinin helikopterle adaya ulasip Yunan bayraginin yerine Turk bayragini dikmesi ile tansiyon biraz daha yukseldi.. Simdi zafer ilan etmme sirasi Turk medyasindaydi.. Milliyetci munferit hareketler ve basinin pompalamasin yaninda , her iki tarafin siyasileri de kendilerini tutamiyor ve asker ile diplomatlarin isini zorlastiriyorlardi.. 


O gunlerde Emekli Buyukelci Inal Batu’nun sagduyulu yaklasimlarini digerlerinden ozellikle ayirmak gerekir.. O donem Disisleri Bakanligi’nda mustesar olan Batu, cizdigi yol haritasiyla krizden cikilmasinda basrollerden birine soyunmustu..

Simitis Hukumeti, ulkesindeki savas atmosferi ve muhalefet ile basinin da bastirmasiyla operasyon icin dugmeye basmisti.. Turk gazetecilerin adaya diktigi bayragi indirterek yerine bir kez daha Yunan bayragini dikilmesiyle sonuclanan askeri operasyon ile ada yeniden Yunan tarafina gecmis, bayragi ise artik silahli askerler korumaya almisti.. 

Ankara’da hemen kirmizi alarm verildi.. Sivil ve askerlerden olusan acil toplantida Basbakan Tansu Ciller, Disisleri Bakani Deniz Baykal, Deniz Kuvvetleri Komutani Guven Erkaya, ile birlikte Onur Oymen, Inal Batu, Cevik Bir ve diger ust duzey Disisleri yetkilileri de bulunuyordu.. Toplanti sonrasi verilen mesaj netti; diplomatik yolla cozulememesi durumunda askeri guc kullanmakta sakinca gorulmuyordu!
Ciller’in toplantida askerlere yonelik sordugu, ‘askeri bir operasyona hazir miyiz?’sorusuna, Erkaya’nin verdigi cevap aslinda gerilimin ne kadar had safhada oldugunu gosteriyordu: ‘Esas, siz hukumet olarak Yunanistan ile girilebilecek genel bir savasa hazir misiniz?’.. Iste o anda krizi cozecek olan adim, emekli buyukelci Batu’dan geldi.. Ortada 2 adacik vardi.. Birinde silahli Yunan askerleri vardi, ancak digeri bostu.. Inal Batu’nun kafasindaki cozum akillicaydi; ‘Neden ikinci adayi ele gecirmiyoruz?’


Savasin esiginde olan iki ulkenin, boyle bir hamleyle direkt carpisma ihtimali de azalacakti.. Ancak hukumet kanadi, israrla Yunan askerinin oldugu kayaligin ele gecirilmesi fikrinde diretiyordu.. Toplantida alinan karar, Yunan askerlerinin bulundugu adaya mudahale edilecegiydi.. Kardak Krizi’nde artik sona yaklasiliyordu, ama Turk-Yunan Savasi’nin baslamasi da artik an meselesiydi.. Zirve cikisinda konusan yine Ciller oldu; ‘ Bu bayrak inecek, bu asker gidecek!’ dedi en sert ses tonuyla..

Ayni gece ABD’de de onemli bir toplanti yapiliyordu.. Beyaz Saray’da Kibris ozel temsilcisi Richard Holbrooke ve ekibi Kibris konusunu gorusmeye hazirlanirlarken, gelen istihbarat raporlari Turkiye ile Yunanistan’in Ege’de savasin esiginde olduklarini soyluyordu.. Beyaz Saray'da da hemen kirmizi alarm verildi ve konunun ciddiyeti Baskan Clinton’la paylasildi.. Hemen siyasi refleks geregi mekik diplomasisine baslandi ve Clinton; Simitis, Demirel ve Ciller ile ayri ayri gorustu.. Taraflara arabuluculuk yapmayi onerdi..


Ertesi gun, onceki toplantida alinan kararla ilgili geri sayim devam ederken, Ankara yeniden, yapilacak operasyonu gorusmek uzere biraraya geldi.. Son degerlendirmeler ve alternatifler degerlendirildi.. Inal Batu’nun stratejisi hala en mantikli bulunaniydi.. Bu sefer daha guclu bir sekilde savunulan fikir icin hukumet de ikna edildi.. Planin detaylari hazirlandi.. Buna gore tamami subaylardan olusacak SAT komando timi, gece 00.00’da baslayacaklari operasyon ile adalar etrafindaki 24 adet Turk ve Yunan askeri gemisi ile Dogu Kardak adasindaki Yunan askerlerinin arasindan sizarak bos olan Bati Kardak adasini ele gecirecekti.
Istanbul’dan gelen 22 kişilik deneyimli SAT ve SAS Komandolari, Gumusluk sahilinde son hazirliklarini yaparken, olasi bir basarisizlik veya catismaya donusebilecek bir durum gozonune alinarak Gumusluk ve Kadikalesi’nde Kardak’a hakim olan tepelere ucaksavar ve top bataryalari yerlestirilmisti.. Savas adim adim yaklasirken son umutlar Batu’nun planinin islemesine baglanmisti.. ABD son kez iki tarafi da caydirmak icin arabuluculuk yapiyordu.. Holbrooke; Pangalos ve Onur Oymen ile gorusuyordu.. Bir ara yapilacak operasyonun ertelenmesi bile dusunuldu.. Ancak, Baykal bu operasyondan donus olursa kararliligin zaafa ugrayacagini ve Turkiye’yi aciz gosterecegini dusunuyordu. Artik ne olursa olsun sizma operasyonu baslayacakti..

31 Ocak gecesi, Gumusluk ve yakinlardaki koylerde savas atmosferi hic olmadigi kadar net hissediliyordu artik.. Hatta son birkac gundur geceleri karartma da uygulaniyordu.. SAT komandolari yapacaklari operasyon icin Gumusluk yalisina geldiler.. Yola cikmak icin tum hazirliklar tamamlanmak uzereydi.. Saatler tam geceyarisini gosterirken 2 bottan olusan 6'şar kisilik timler yola cikmisti. Timlerin önünde, duruma gore 1-1,5 saatlik bir yol bulunuyordu.. Ekipler yola cikmasina ragmen diplomasi trafigi de durmaksizin devam ediyordu.. Hala operasyondan vazgecilme ihtimalleri tartisiliyordu. Ancak biliniyordu ki, eger simdi geri donulurse operasyon bir daha hic yapilamayabilirdi.. Ve devam karari alindi.. Operasyona Yunus-1 adı verilmişti..

Saatler 01.32’yi gosterirken Ankara’da yine telefon caldi.. Arayan Gumusluk’tu ve Yunus-1 operasyonun basariyla sonuclandigini, Batı Kardak'ın alındığını Ankara’ya resmen duyuruyordu telefonun ucundaki ses.. SAT komandolari her iki taraftan tek bir kursun atilmadan Bati adasina cikip Turk bayragini dikmisti. Batu hakli cikmisti.. Durumu kamuoyuyla paylasan kisi Deniz Baykal oldu.. Disisleri makamindan disari cikarak gazetecilere zaferi duyurdu..


Bu sefer hamle sirasi Yunanistan’daydi.. Atina operasyonun sokunu yasiyordu.. Bunun nasil gerceklesmis olduguna anlam veremiyorlardi.. Yıllar sonra, 2005 yılında dönemin Yunanistan Başbakanı Simitis'in "Yaratıcı Bir Yunanistan İçin Siyaset" kitabında Kardak'a ayırdığı bölüm bir itiraf niteliğindeydi.. Simitis, olay gecesinde yaşanan 4 saatlik kayıp bir zamandan ve bu sürede Türk tarafının operasyonu kendilerinden habersiz A'dan Z'ye bitirdiklerini anlatıyordu anılarında.. Bu, Yunanistan için büyük bir zaaftı ona göre..

Olay gecesine dönelim.. Yunan Ordusu, hala durumdan emin degildi.. Hemen bir kesif ekibi hazirlandi.. Yunan helikopteri Bati adasina yakindan bakacakti.. Havalanan helikopter gorevini tamamladiktan kisa bir sure sonra havada arizalandi.. Helikoptere en yakin olan Yavuz tipi firkateynimiz, telsiz konusmalarindan olayin ciddiyetini anlayarak pistini, arizali Yunan helikopterine tahsis edebilecegini ve acil inis yapabilecekleri teklifini yoneltti. Yunan kurmaylari bu teklifi aninda reddetti, ancak helikopter kurtarilamadi, 2 murettebat hayatini kaybetmisti.. Bu elim kaza da yaklasik 1 ay kadar suren Kardak krizinin ilk ve tek can kaybiyla sonuclanan olayiydi.

Kardak krizinden yıllar sonra, olayda aktif görev alan askeri yetkililerden basına verilen bazı demeçlerde, tüm detaylar olmaksızın bazı askeri sırlara da yer veriliyordu.. Burada Simitis'in cevabını aradığı o 4 saatlik kayıp dilime neyin sebep olduğu da az çok anlaşılabiliyordu. Buna göre, Yavuz tipi fırkateynlerimizden biri olan F242, Elektronik Harp sistemine sahipti, ve sırf düşmanın savaş görüşünü sabote etmekle görevli personele sahipti.. 7 kişilik elektronik harp ekibi, 2,5 saat boyunca çalışarak F242'den Yunan gemilerine karşı elektronik sistemlerini bozucu saldırılar yaptılar ve bu sayede Yunan Donanması, sızma hareketinden haberdar olamadı..

ABD’nin de bastirmasiyla 2 taraf da adalari 1 Şubat sabahı 08:00'a kadar es zamanli olarak terk ederek Kardak krizini sona erdirdiler.. Olay, Yunan Donanması'nın büyük prestij kaybetmesine yol açtı ve takip eden günlerde, 7 Şubat 1996'da Yunan Genelkurmay Başkanı Hristos Limberis görevinden alındı..
Kardak Krizi'nden sonra yaşanan bazı haberler ise gerçek olmaktan uzakti.. Olayı büyük bir milli fiyasko olarak gören Yunan tarafında, bazı odakların intikam yemini ettikleri iddia ediliyordu.. 1 Şubat'ta sona eren kayalık krizinin ardından, her iki tarafın da gemi, helikopter ve uçakları zaman zaman devriye görevleri için Kardak yakınlarında manevralar yapıyordu. Bu yüzden tatbikatlar ara verilmeksizin sürüyordu..

Kardak eskisi gibi kendi haline terkedildikten 15 gün sonra, 16 Şubat 1996'da Marmaris Aksaz üssünden bir kaza haberi geldi. Sikorsky S-70 Black Hawk tipi bir helikopterimiz tatbikat sırasında düşmustü.. Yunan tarafının iddialarına göre, şehit olan 6 kişi Kardak operasyonunda görev alan SAT komandolarıydı ve helikoptere sabotaj yapılmıştı.. Ancak, genelkurmay bunu yalanladi..

Iddialar bununla sinirli kalmadi.. Adaya cikan komandolardan 2 tanesi daha, yakin araliklarla iki farkli trafik kazasinda hayatlarini kaybetmislerdi.. Tatbikat gunu izinli olan tim komutani ise hala hedefler arasindaydi.. Kayiplarin farkinda olan Genelkurmay onu guvenlikli bir BM gorevi icin Gurcistan'a yollamisti.. Burda uzun sure kalan ve kendine yeni bir yasam kuran eski komando, 2003'te dondugu Turkiye'de, bir gece eglencesinden donerken sokakta kalbinden bicaklanmisti.. Yunan basinindaki iddia, bu olaylarin tesaduf olmadigi ve intikam icin hepsinin ajanlarca birer birer infaz edildikleriydi.. Ama Genelkurmay'in aciklamasi yine bir yalanlama oldu.. Bu kisilerin asker olmakla birlikte, Kardak operasyonuyla uzaktan yakindan ilgileri olmamisti..



Uzun yillar icinde ust uste gelen bu olumlerden sonra, son olarak bu yil 7 Ocak tarihinde de yine Kardak Operasyonu'na katilan isimlerden Emekli Deniz Yarbayi, emeklilikten sonra ozel sektorde calistigi firma tarafindan gorevlendirildigi Turkmenistan'daki evinde dogalgazdan zehirlenerek hayatini kaybetti.. Bu belki de, Kardak operasyonuna katilan komandolar icinde, bugune kadar hayatini kaybetmis olan tek kisiydi.. 

Peki, bu destansi operasyonun tim komutanlari bugun ne mi yapiyorlar? Poyrazkoy Davasi'nda yargilanan her iki rutbeli asker de su anda Ergenekon ve Balyoz davalari cercevesinde tutklu yargilanmak uzere cezaevindeler!

Yakin tarihimizdeki bu onemli olayi, o donemde bulundugum Gumusluk'te bizzat da yasadigimdan dolayi, biraz yakindan anlatmak istedim..

Nils Filmer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder