Perşembe, Ocak 31, 2013

Mahatma Gandhi: Hindistan’dan Tum Dunyaya Yayilan Bir Isik

Nils FILMER, Bodrum
 
 
Insanlik tarihi binlerce yildir dunyanin gordugu milyarlarca insan arasindan, her cagda bazi ozel olanlarini digerlerinden farkli bir yere koyuyor.. Bu insanlar, birey olarak yasadiklari sure disinda, kendinden sonraki yillarda yasayacak insanlarin da haklarini savunarak, onlarin daha adil, daha insani ve esitlikci birer yasam surmeleri icin caba sarfediyorlar.. Bunlardan biri de, gectigimiz yuzyilin onemli liderlerinden biri olan Mahatma Gandhi..

 
Hindistan’in ozgurlesme mucadelesinde, siddet icermeyen pasif direnis hareketiyle hem ulkesinin bagimsizliginı kazandıran, hem de dunyanin bircok degisik cografyasinda yasayan ozgurluk savunucularina da ilham kaynagi olmus Hintli dusunce adami ve lider Mohandes Karamchand Gandhi, veya bilinen adiyla Mahatma Gandhi oldurulusunun 65. Yildonumunde Hindistan’da ve tum dunyada aniliyor.. Yasadigi sure boyunca, insanlari siddetten, korku ve huzursuzluktan uzak tutmayi amaclamis, milyonları ruhani felsefesiyle de etkilemistir..

 
Gandi, ozellikle bariscil olarak adlandirilabilecek fikirleri, siddete her zaman karsi cikmasi ve temelinde insan hak ve ozgurluklerini savunan felsefesi ile kisa zamanda populerlesti.. Gandi’nin bu fikirlerine kendi sozlerinden bir ornek olarak; ‘Evimin dort duvarla kusatilmasini, odamin pencerelerinin perdelerle sikica ortulmesini istemiyorum.. Butun kulturlere ait ruzgarlarin evimin icinde serbestce esmesini istiyorum.. Ancak, bu ruzgarlarin herhangi birisi tarafindan ayagimin yerden kesilmesini de kabul etmiyorum’ dusuncesini verebiliriz..


 

Gandi’nin yukselisi ilk olarak Guney Afrika’da, Hint asilli toplulugun haklarini savundugu calismalariyla başladı.. Aslinda G.Afrika’da ikinci sinif birer vatandas olarak gorulen Hint asilli kisilerden biri de kendisiydi.. Gandi’nin, gunluk yasamda bizzat kendi basina gelen haksizliklar, ileride onun gelistirecegi, halki daha iyi yasam kosullari icin sosyal olarak orgutleyecek politikalar uzerinde dusunmeye itmisti onu.. Ornegin Gandi’nin elinde, 1. mevki tren bileti olmasina ragmen, 3. mevkiden yukarisinı kullanmasına izin verilmiyordu.. Bunun yaninda, istedigi her otelde konaklama şansı da yoktu. Giyinis tarzinin begenilmemesi, çeşitli defalar çıktığı mahkemelerde kendini savunmasinda ona zorluklar yasatiyordu.. Yasadigi bu ayrimciliklar, ileride onun Hint halkinin, somurgeci Britanya Imparatorlugu’na baskaldirmasina kadar varacak halk hareketi icin bir zemin hazirliyordu.. Gandi de ilk olarak Guney Afrika’daki Hintlileri tek bir cati altinda toplayacak siyasi bir olusum kurmaya karar verdi.. Bu hareketi, G.Afrika’daki beyazlarin buyuk tepkisini cekmisti.. Ocak 1897’de kendisine saldiran beyazlardan olusan bir grup ile mahkemede karsi karsiya geldi, ama onlardan sikayetci olmadi.. Bu da onun diger önemli vasiflarindan birinin tezahuruydu, affedicilik, ve intikam duygusuna sahip olmamak..

1906 yilinda G.Afrika hukumeti, Hint azinligi da zorla kayit altina almayi gerektiren bir yasa cikarinca, Gandi, Hint nufusla birlikte pasif protesto yontemlerini ilk defa uygulamaya koydu.. Buna gore siddetten uzak protestolarda, Hint asıllılar işyerlerinde grev yapacak, kayit olmayi reddedecek, kayit altina alinmis olanlar da resmi kayit belgelerini imha edeceklerdi.. Hint asilli vatandaslar arasinda bu tip sosyal baskaldirilari yogunlastiran Gandi, sivil itaatsizlik plani basarili sonuc verince ulke yonetimini kendisiyle uzlasma yapmaya mecbur birakmisti.. Gandi’nin bu hareket temeliyle olusturdugu dusunce akimina, daha sonra Satyagraha (gercege baglilik) adi verilecekti..

Mahatma Gandi, Güney Afrika'da geçen yılları boyunca Johannesburg'da yaşadı.. 1907-1909 yillari arasinda, Gandi’nin bu şehirde beraber yasadigi kişi Yahudi asilli bir Alman vatandasi olan Hermann Kallenbach'tı.. İkilinin arasinda, daha sonraki yıllarda yaşanan mektuplasmalar, Gandhi’nin 65. Olum yildonumu olan dün, kamuoyuyla kısmen paylasildı.. Onlarca yazismadan olusan koleksiyon, gecen yil Londra’daki Sotheby’s muzayede evinde satisa cikmak uzereyken, Hint Hukumeti tarafindan onceden satin alinmisti. Sanirim Hindistan Hukumeti’nin, bu belgeleri bu kadar onemle istemesinin altinda yatan nedenlerden biri de Gandi ile Kallenbach arasindaki iliskinin, tarih boyunca hep dedikodularla degisik yonlere cekilmesiydi.

Ancak dün aciklanan yazismalarda, Mahatma Gandi’nin yalnizca siyasi ve ruhani fikirleri ağırlıktaydı.. Onun ozel hayatini veya Hermann Kallenbach ile olan ilişkisinin boyutu hakkında detay verecek satırlar yoktu.. Kaldi ki Hint toplumunda ozellikle, maddiyat karsiti fikirleriyle taninan Gandi’nin, zaman zaman ozel esyalarinin satildigi muzayedeler bile ulkede buyuk tepki topluyor. Hint halki bu muzayedelerle onun anisina saygisizlik yapildigini dusunuyor.. Bu yuzden halka aciklanan mektuplarda, onu dusunceleri ve ideolojisiyle hatirlamak isteyen milyonların bakis acisinin gozetildiği aşikar..

Dünya herkesin ihtiyacına yetecek kadarını sağlar, fakat herkesin hırsını karşılamaya yetecek olanı değil.’ (Mahatma Gandi)

G.Afrika’da basariyla uyguladigi politikalarini, ve ruhani filozofisini kendi topraklarina, yani Hindistan’a tasimayi basaran Gandi, tarihte daha önce belki de hic duyulmamis bu silahsiz ayaklanma yontemiyle halkini orgutlemeyi basarmis, ve uzerinde gunesin batmadigi topraklar olarak anilan Britanya Imparatorlugu uzerinde kara bulutlarin dolasmasina yol acmisti..


 

30 Ocak 1948’de fanatik bir Hindu tarafindan aksam uzeri, bir duayi yonetmeye giderken 17.12’de vurularak olduruldu, Ulus’un Babasi olarak adlandirilan buyuk lider Gandi.. Saldirgan, 36 yasindaki Nathuram Vinayak Godse, ulkedeki Hindu, Musluman ve Sihleri birlestirmeyi amaclayan Gandi’yi oldurmesinin nedeni olarak Pakistan’i ve Musluman Hintlileri cok fazla onemsedigi icin suikasti gerceklestirdigini aciklamisti.. Godse ve kendisine yardim eden bir kisi, suikasti takiben yargilanarak 1949’da idam edildiler..

Gandi’nin kaybinin ardindan, cesitli kesimlerden onun dunya halklari icin onemini anlatan yorumlar geldi.. Unlu fiizikci Albert Einstein, Gandi icin ‘O, politika dunyasinda, insanligin etik ve ruhani gelisimi ve daha parlak bir insanlik tarihi icin cabalayan tek devlet adamiydi’ diyerek Hintli lidere ovguler duzmustu.. Yine unlu Irlandali oyun yazari Bernard Shaw ise, ‘Fazla iyi olmak, her zaman cok tehlikeli olmustur’demisti Gandi suikastinin ardindan, onun anisina..

Tum hayati boyunca; silahlardan, siddetten ve nefretten uzak bir bagimsizlik savasi veren Mahatma Gandi ulkesine kazandirdiğı ozgurluk disinda, Hindistan’dan tum dunyaya da yayilan bir sosyal kareketin de isigin kaynagi ve tum dunya halklarinin daha adil bir dunya icin yaptigi hak arayisinin uluslararasi sozcusu olmustur..
 

Nils Filmer

Salı, Ocak 29, 2013

Kardak'ta Psikolojik Savasin Tum Detaylari ve Bir Dahi; Inal Batu

Nils Filmer, BODRUM

Bir onceki (27 Ocak 2013 tarihli) yazida, bundan 17 yil once bu topraklarda, Bodrum’a bagli Gumusluk beldesinin sadece birkac mil aciginda, yer alan yaklasik 40 donum yer kaplayan Kardak Kayaliklari’nda, savasa ne kadar da yaklastigimizi, o gunden hatirladiklarimla aktarmistim.. Bir gemi kazasini takiben, kurtarma calismalari ile baslayan kita sahanligi ve kara sulari tartismasi, kisa zamanda Turkiye ve Yunanistan arasinda buyuk bir krize donusmustu.. 1 ay boyunca iki taraf da geri adim atmayinca, savasin esiginden donulmustu.. Yıllar geçtikçe yazılan tarih sayfaları, o günü yaşayanların anıları sayesinde, zamanla satır aralarında kalanlarin da anlatılmasiyla gun yuzune çıkti..
Iste o yazili tarih, yillar once yasadigimiz olaylarin bazen hic de aslinda dusundugumuz kadar kolay gerceklesmedigini gosteriyordu.. Bugunku yazim, Kardak olayinda, 1996 Ocak ayında tam olarak neler olmuştu ve o günden bu yana Kardak Krizi ile bağlantılı yaşananlar hakkında küçük bir arastirma aslinda.
Başlangıçta olayin gelisimine bir goz atalim.. Cimento yukunu Canakkale’den Israil’e goturen Figen Akat adlı yük gemisi, 25 Aralık'ta fırtına yüzünden kayaliklarda karaya oturdu.. Mürettebat önce yardım istememişti.. Ilk yol olarak kendileri kurtulmaya calisti.. Iki ulke Disisleri de karsilikli notalarla, birbirlerini olaya karismamalari konusunda diplomatik dilde uyarmislardi. Ancak Yunan sahil guvenlik botlari, gemiyi coktan uzak izlemeye alip, her hareketlerini kayda almaya basladilar.. Sirket yetkilileri, kayaliklardan kurtulmanin yolunun, yukun bir bolumunu denize dokup gemiyi hafifletmek olduguna karar verdiler.. Cimento dokum isleminin baslamasiyla da, o zamana kadar gemiyi uzaktan takip eden Yunan botlari olaya mudahil oldular.. Gemiye silahli Yunan askerleri cikti.. Prosedur geregi, kurtardiklari gemiyi, yedege alip en yakin Yunan limanina gotureceklerdi..


Ancak Yunan mudahalesinin hemen akabinde Figen Akat murettebati, Yunan botuna bagli olduklari celik halati kesince serbest kalan yuk gemisi, basarili bir manevrayla Turk karasularina gecerek Turk Sahil Guvenlik botlarinin savunmasindan yararlandi ve hasarli gemi kurtarilarak Gulluk limanina cekildi.. Olayin da ilk asamasi bu sekilde sona erdi..

Olay yasandigi sirada, Deniz Kuvvetleri Komutanligi gorevinde bulunan kisi, Guven Erkaya’ydi.. 28 Subat surecinde de bu gorevde olan Erkaya, ayni zamanda Kibris harekati sirasinda Turk ucaklari tarafindan yanlislikla vurulan Kocatepe muhribinin komutanligini yapmisti.. 2000 yilinda hayatini kaybeden Erkaya, Kardak Krizi sirasinda, geminin ilk kurtarilma asamasindan sonra olayin henuz bitmedigini ve Yunanistan’in tansiyonu tekrar tirmandirabilecegini Genelkurmay’a raporlamisti..

Kardak Krizi, meydana gelis zamani acisindan da enteresandi.. Yunanistan’da secimler yeni yapilmis ve Kostas Simitis yonetimin isbasina gecmesi tam da Kardak Krizi’nin ortalarina denk gelmisti (19 Ocak 1996).. Olay Turk tarafinda biraz daha itidal ile karsilanirken, kriz Yunanistan’da tam anlamiyla secimin kazanani ve kaybedenleri arasinda milliyetci soylemlerin havada ucusacagi bir tartismayla korukleniyordu.. Basin da, Simitis hukumetinin uzerine gidiyordu.. Turklere ‘toprak kaybetmek’, henuz yeni olan hukumetin sonu olurdu. Bu tehlikenin farkinda olan hukumet, ozellikle Disisleri Bakani Theodoros Pangalos ile soylemlerini sertlestirmeye baslamisti.. Sertlesen mesajlar, Turk tarafinda da kisa zamanda yanki bulunca, karsi hamle gecikmedi ve donemin Basbakani Tansu Ciller ile Disisleri Bakani Deniz Baykal’dan da ustuste milliyetcilik kokan yorumlar gelmeye basladi. Yunanlilara bir ‘cakil parcasi’ dahi verilemezdi..

26 Ocak gunune gelindiginde savasa gidebilecek o korkunc hamle yapildi.. Ozellikle iki ulke basininda, milliyetci mesajlarin havada ucustugu bir gunun ertesinde, Gumusluk sahiline en yakin ada olan Kalimnos’un Belediye Baskani, beraberindeki bir papaz ve Antenna kanali ekibiyle birlikte Kardak’a cikarak Yunan bayragi dikti ve akabinde Yunan medyasi savasi kazandigini ilan etti.. Ancak sagduyudan uzak asiri gorusluler her iki tarafta da vardi.. Bu provokatif hareketin ardindan, Hurriyet Gazetesi’nden 2 Turk gazetecinin helikopterle adaya ulasip Yunan bayraginin yerine Turk bayragini dikmesi ile tansiyon biraz daha yukseldi.. Simdi zafer ilan etmme sirasi Turk medyasindaydi.. Milliyetci munferit hareketler ve basinin pompalamasin yaninda , her iki tarafin siyasileri de kendilerini tutamiyor ve asker ile diplomatlarin isini zorlastiriyorlardi.. 


O gunlerde Emekli Buyukelci Inal Batu’nun sagduyulu yaklasimlarini digerlerinden ozellikle ayirmak gerekir.. O donem Disisleri Bakanligi’nda mustesar olan Batu, cizdigi yol haritasiyla krizden cikilmasinda basrollerden birine soyunmustu..

Simitis Hukumeti, ulkesindeki savas atmosferi ve muhalefet ile basinin da bastirmasiyla operasyon icin dugmeye basmisti.. Turk gazetecilerin adaya diktigi bayragi indirterek yerine bir kez daha Yunan bayragini dikilmesiyle sonuclanan askeri operasyon ile ada yeniden Yunan tarafina gecmis, bayragi ise artik silahli askerler korumaya almisti.. 

Ankara’da hemen kirmizi alarm verildi.. Sivil ve askerlerden olusan acil toplantida Basbakan Tansu Ciller, Disisleri Bakani Deniz Baykal, Deniz Kuvvetleri Komutani Guven Erkaya, ile birlikte Onur Oymen, Inal Batu, Cevik Bir ve diger ust duzey Disisleri yetkilileri de bulunuyordu.. Toplanti sonrasi verilen mesaj netti; diplomatik yolla cozulememesi durumunda askeri guc kullanmakta sakinca gorulmuyordu!
Ciller’in toplantida askerlere yonelik sordugu, ‘askeri bir operasyona hazir miyiz?’sorusuna, Erkaya’nin verdigi cevap aslinda gerilimin ne kadar had safhada oldugunu gosteriyordu: ‘Esas, siz hukumet olarak Yunanistan ile girilebilecek genel bir savasa hazir misiniz?’.. Iste o anda krizi cozecek olan adim, emekli buyukelci Batu’dan geldi.. Ortada 2 adacik vardi.. Birinde silahli Yunan askerleri vardi, ancak digeri bostu.. Inal Batu’nun kafasindaki cozum akillicaydi; ‘Neden ikinci adayi ele gecirmiyoruz?’


Savasin esiginde olan iki ulkenin, boyle bir hamleyle direkt carpisma ihtimali de azalacakti.. Ancak hukumet kanadi, israrla Yunan askerinin oldugu kayaligin ele gecirilmesi fikrinde diretiyordu.. Toplantida alinan karar, Yunan askerlerinin bulundugu adaya mudahale edilecegiydi.. Kardak Krizi’nde artik sona yaklasiliyordu, ama Turk-Yunan Savasi’nin baslamasi da artik an meselesiydi.. Zirve cikisinda konusan yine Ciller oldu; ‘ Bu bayrak inecek, bu asker gidecek!’ dedi en sert ses tonuyla..

Ayni gece ABD’de de onemli bir toplanti yapiliyordu.. Beyaz Saray’da Kibris ozel temsilcisi Richard Holbrooke ve ekibi Kibris konusunu gorusmeye hazirlanirlarken, gelen istihbarat raporlari Turkiye ile Yunanistan’in Ege’de savasin esiginde olduklarini soyluyordu.. Beyaz Saray'da da hemen kirmizi alarm verildi ve konunun ciddiyeti Baskan Clinton’la paylasildi.. Hemen siyasi refleks geregi mekik diplomasisine baslandi ve Clinton; Simitis, Demirel ve Ciller ile ayri ayri gorustu.. Taraflara arabuluculuk yapmayi onerdi..


Ertesi gun, onceki toplantida alinan kararla ilgili geri sayim devam ederken, Ankara yeniden, yapilacak operasyonu gorusmek uzere biraraya geldi.. Son degerlendirmeler ve alternatifler degerlendirildi.. Inal Batu’nun stratejisi hala en mantikli bulunaniydi.. Bu sefer daha guclu bir sekilde savunulan fikir icin hukumet de ikna edildi.. Planin detaylari hazirlandi.. Buna gore tamami subaylardan olusacak SAT komando timi, gece 00.00’da baslayacaklari operasyon ile adalar etrafindaki 24 adet Turk ve Yunan askeri gemisi ile Dogu Kardak adasindaki Yunan askerlerinin arasindan sizarak bos olan Bati Kardak adasini ele gecirecekti.
Istanbul’dan gelen 22 kişilik deneyimli SAT ve SAS Komandolari, Gumusluk sahilinde son hazirliklarini yaparken, olasi bir basarisizlik veya catismaya donusebilecek bir durum gozonune alinarak Gumusluk ve Kadikalesi’nde Kardak’a hakim olan tepelere ucaksavar ve top bataryalari yerlestirilmisti.. Savas adim adim yaklasirken son umutlar Batu’nun planinin islemesine baglanmisti.. ABD son kez iki tarafi da caydirmak icin arabuluculuk yapiyordu.. Holbrooke; Pangalos ve Onur Oymen ile gorusuyordu.. Bir ara yapilacak operasyonun ertelenmesi bile dusunuldu.. Ancak, Baykal bu operasyondan donus olursa kararliligin zaafa ugrayacagini ve Turkiye’yi aciz gosterecegini dusunuyordu. Artik ne olursa olsun sizma operasyonu baslayacakti..

31 Ocak gecesi, Gumusluk ve yakinlardaki koylerde savas atmosferi hic olmadigi kadar net hissediliyordu artik.. Hatta son birkac gundur geceleri karartma da uygulaniyordu.. SAT komandolari yapacaklari operasyon icin Gumusluk yalisina geldiler.. Yola cikmak icin tum hazirliklar tamamlanmak uzereydi.. Saatler tam geceyarisini gosterirken 2 bottan olusan 6'şar kisilik timler yola cikmisti. Timlerin önünde, duruma gore 1-1,5 saatlik bir yol bulunuyordu.. Ekipler yola cikmasina ragmen diplomasi trafigi de durmaksizin devam ediyordu.. Hala operasyondan vazgecilme ihtimalleri tartisiliyordu. Ancak biliniyordu ki, eger simdi geri donulurse operasyon bir daha hic yapilamayabilirdi.. Ve devam karari alindi.. Operasyona Yunus-1 adı verilmişti..

Saatler 01.32’yi gosterirken Ankara’da yine telefon caldi.. Arayan Gumusluk’tu ve Yunus-1 operasyonun basariyla sonuclandigini, Batı Kardak'ın alındığını Ankara’ya resmen duyuruyordu telefonun ucundaki ses.. SAT komandolari her iki taraftan tek bir kursun atilmadan Bati adasina cikip Turk bayragini dikmisti. Batu hakli cikmisti.. Durumu kamuoyuyla paylasan kisi Deniz Baykal oldu.. Disisleri makamindan disari cikarak gazetecilere zaferi duyurdu..


Bu sefer hamle sirasi Yunanistan’daydi.. Atina operasyonun sokunu yasiyordu.. Bunun nasil gerceklesmis olduguna anlam veremiyorlardi.. Yıllar sonra, 2005 yılında dönemin Yunanistan Başbakanı Simitis'in "Yaratıcı Bir Yunanistan İçin Siyaset" kitabında Kardak'a ayırdığı bölüm bir itiraf niteliğindeydi.. Simitis, olay gecesinde yaşanan 4 saatlik kayıp bir zamandan ve bu sürede Türk tarafının operasyonu kendilerinden habersiz A'dan Z'ye bitirdiklerini anlatıyordu anılarında.. Bu, Yunanistan için büyük bir zaaftı ona göre..

Olay gecesine dönelim.. Yunan Ordusu, hala durumdan emin degildi.. Hemen bir kesif ekibi hazirlandi.. Yunan helikopteri Bati adasina yakindan bakacakti.. Havalanan helikopter gorevini tamamladiktan kisa bir sure sonra havada arizalandi.. Helikoptere en yakin olan Yavuz tipi firkateynimiz, telsiz konusmalarindan olayin ciddiyetini anlayarak pistini, arizali Yunan helikopterine tahsis edebilecegini ve acil inis yapabilecekleri teklifini yoneltti. Yunan kurmaylari bu teklifi aninda reddetti, ancak helikopter kurtarilamadi, 2 murettebat hayatini kaybetmisti.. Bu elim kaza da yaklasik 1 ay kadar suren Kardak krizinin ilk ve tek can kaybiyla sonuclanan olayiydi.

Kardak krizinden yıllar sonra, olayda aktif görev alan askeri yetkililerden basına verilen bazı demeçlerde, tüm detaylar olmaksızın bazı askeri sırlara da yer veriliyordu.. Burada Simitis'in cevabını aradığı o 4 saatlik kayıp dilime neyin sebep olduğu da az çok anlaşılabiliyordu. Buna göre, Yavuz tipi fırkateynlerimizden biri olan F242, Elektronik Harp sistemine sahipti, ve sırf düşmanın savaş görüşünü sabote etmekle görevli personele sahipti.. 7 kişilik elektronik harp ekibi, 2,5 saat boyunca çalışarak F242'den Yunan gemilerine karşı elektronik sistemlerini bozucu saldırılar yaptılar ve bu sayede Yunan Donanması, sızma hareketinden haberdar olamadı..

ABD’nin de bastirmasiyla 2 taraf da adalari 1 Şubat sabahı 08:00'a kadar es zamanli olarak terk ederek Kardak krizini sona erdirdiler.. Olay, Yunan Donanması'nın büyük prestij kaybetmesine yol açtı ve takip eden günlerde, 7 Şubat 1996'da Yunan Genelkurmay Başkanı Hristos Limberis görevinden alındı..
Kardak Krizi'nden sonra yaşanan bazı haberler ise gerçek olmaktan uzakti.. Olayı büyük bir milli fiyasko olarak gören Yunan tarafında, bazı odakların intikam yemini ettikleri iddia ediliyordu.. 1 Şubat'ta sona eren kayalık krizinin ardından, her iki tarafın da gemi, helikopter ve uçakları zaman zaman devriye görevleri için Kardak yakınlarında manevralar yapıyordu. Bu yüzden tatbikatlar ara verilmeksizin sürüyordu..

Kardak eskisi gibi kendi haline terkedildikten 15 gün sonra, 16 Şubat 1996'da Marmaris Aksaz üssünden bir kaza haberi geldi. Sikorsky S-70 Black Hawk tipi bir helikopterimiz tatbikat sırasında düşmustü.. Yunan tarafının iddialarına göre, şehit olan 6 kişi Kardak operasyonunda görev alan SAT komandolarıydı ve helikoptere sabotaj yapılmıştı.. Ancak, genelkurmay bunu yalanladi..

Iddialar bununla sinirli kalmadi.. Adaya cikan komandolardan 2 tanesi daha, yakin araliklarla iki farkli trafik kazasinda hayatlarini kaybetmislerdi.. Tatbikat gunu izinli olan tim komutani ise hala hedefler arasindaydi.. Kayiplarin farkinda olan Genelkurmay onu guvenlikli bir BM gorevi icin Gurcistan'a yollamisti.. Burda uzun sure kalan ve kendine yeni bir yasam kuran eski komando, 2003'te dondugu Turkiye'de, bir gece eglencesinden donerken sokakta kalbinden bicaklanmisti.. Yunan basinindaki iddia, bu olaylarin tesaduf olmadigi ve intikam icin hepsinin ajanlarca birer birer infaz edildikleriydi.. Ama Genelkurmay'in aciklamasi yine bir yalanlama oldu.. Bu kisilerin asker olmakla birlikte, Kardak operasyonuyla uzaktan yakindan ilgileri olmamisti..



Uzun yillar icinde ust uste gelen bu olumlerden sonra, son olarak bu yil 7 Ocak tarihinde de yine Kardak Operasyonu'na katilan isimlerden Emekli Deniz Yarbayi, emeklilikten sonra ozel sektorde calistigi firma tarafindan gorevlendirildigi Turkmenistan'daki evinde dogalgazdan zehirlenerek hayatini kaybetti.. Bu belki de, Kardak operasyonuna katilan komandolar icinde, bugune kadar hayatini kaybetmis olan tek kisiydi.. 

Peki, bu destansi operasyonun tim komutanlari bugun ne mi yapiyorlar? Poyrazkoy Davasi'nda yargilanan her iki rutbeli asker de su anda Ergenekon ve Balyoz davalari cercevesinde tutklu yargilanmak uzere cezaevindeler!

Yakin tarihimizdeki bu onemli olayi, o donemde bulundugum Gumusluk'te bizzat da yasadigimdan dolayi, biraz yakindan anlatmak istedim..

Nils Filmer

Pazar, Ocak 27, 2013

Kardak: Canli Gozlerle Sahit Olunan Bir Mini Savas



Nils FILMER, Bodrum

Ege kiyilarinda kullanilan deniz haritalarinda, bizim tarafta Ikizce, karsi yakada ise Imia diye bilinen, dunya gundemine ise Kardak Kayaliklari Krizi olarak yansiyan mini savasin uzerinden tam 17 yil gecti.. Belki de savas bile denemezdi, bir nevi karsilikli govde gosterisiydi.. Ama basta ABD olmak uzere, dunyanin gozu bir anda Ege’nin ‘Dusman Kardesler’i arasinda, 40 donumluk yer kaplayan bu adaciklardaki olumcul oyuna donecekti..

Tarihler 1996 Ocak ayini gosteriyordu.. Yilbasindan hemen once, 25 Aralik gunu Figen Akat adindaki Turk yuk gemisi kayaliklarin yakininda firtina nedeniyle karaya oturunca, Turk ve Yunan mercileri arasinda baslayan kara sulari tartismasi, kisa bir sure icinde diplomatik bir krize donusmustu. Iki ulke de olayin yasandigi yeri kendi kara sulari olarak goruyordu ve kurtarma gorevi icin hak talep ediyordu.. Anlasmazligin basilica nedeni 12 mil sorunuydu..


O sirada lise yillarinda olan ben, bir somestr tatili icin babami ziyarete, Bodrum’a gidiyordum.. Babam, Gumusluk’te oturuyordu ki, Gumusluk, Kardak kayaliklarina en yakin olan Turk yerlesim birimiydi.. Basinda zaman zaman haberler ciksa da, ulke gundeminde tansiyon bir derece yukselse de, aslinda normal yasam devam ediyordu.. Otobus bileti alindi, seyahat hazirliklari yapildi, ve yolculuk gunu geldi.  

Istanbul – Bodrum arasinda otobus yolculuklari genellikle gece yapilirdi.. Sabah Selcuk’ta mola veren otobus, gun yavas yavas isirken tekrar yola cikti..  Ve yolun bundan sonrasi, herkes gibi benim de biraz urkmeme yol acmisti! Otobusun ilerledigi yolda, sagimizdaki emniyet seridinde birer km arayla agir agir ilerleyen, onlarca aractan olusan, onlarca konvoyu yavas yavas geride birakarak yola devam ediyorduk. Bu planli bir tatbikat miydi? Yoksa Kardak olayiyla mi ilgiliydi? Gorduklerim nedeniyle saskinligimi hatirlayinca, bunun beklenmeyen bir gelisme oldugumu dusundugumu soyleyebilirim. Ayni sabah eve varip, gorduklerimi paylasinca babamin da son gunlerdeki artan hareketlenmeyi anlattigini hatirliyorum.. Siklikla haber bultenlerini dinliyorduk ama yolda gordugum askeri araclarla ilgili bir bilgi yoktu..

Ertesi sabaha uyandigimizda ise, Gumusluk’e hakim bir tepede oturdugumuzdan dolayi rahatca gozlemleyebildigim koyde gorduklerim beni soke etmisti.. Onceki sabah gordugum askeri personel tasima araclari, cesitli silahlara sahip zirhli araclar, TIRlar uzerinde yeralan paletli araclar vs. Sayilari misliyle artmis bir sekilde, bir gecede Gumusluk’e konuslanmislardi.. Sanki Ege Ordusu koyumuze yiginak yapmisti Kardak Krizi dolayisiyla..

Zaten ogleden sonra helikopterlerin de ucmaya basladigina sahit olunca korkumuz bir derece daha artti.. Is ciddilesiyordu.. Ingiltere’nin Arjantin’le Falkland Adalari’ndaki savasina benzer bir ada/kayalik krizi yavas yavas kriz olmaktan cok,  bir savasa dogru donusuyordu. Falkland Savasi’nda Ingiltere’nin basbakani Demir Lady lakapli Margaret Thatcher’di.. Ne tesaduftur ki, Kardak Krizi sirasinda Turkiye’yi de bir kadin,  ilk kadin basbakanimiz Tansu Ciller yonetiyordu..

Birkac gun daha gecti.. Asker yogunlugunun koydeki varligina alismaya basliyorduk.. Artik karadaki trafige helikopterler ve jetlerle hava trafigi de eklenmisti.. Denizde ise, zaten hepsinden once bir satranc maci vardi.. Iki adadan olusan Kardak kayaliklarinda hucumbotlar, firkateynler saat basi konumlarini degistirdikleri manevralarla adeta tehlikeli bir kose kapmaca oyunu oynuyorlardi. Saat basi haber bultenlerinde, ara ara iki ulke gemilerinin kucuk temaslarini duyuyorduk.. Gercekten celik gibi sinirleri olmaliydi Turk ve Yunan denizcilerinin o gunlerde.. Ulke yoneticilerinin yapacagi bir kucuk yanlis hamle herseyi bitirebilirdi..

Ertesi gun Kardak’i en net gorebilecegimiz bir tepeye dogru aracla ciktigimizi hatirliyorum.. Burasi, Kadikalesi beldesinde simdilerde Ormancilar Sitesi ve birkac luks turistik tesisin yer aldigi, 1996 Ocak’indaysa ciplak olan bir tepeydi.. Iste o gun, canli gozlerle sahit oldugum bir mini savas sahneleniyordu onumuzde.. Babam evde depodan cikardigi eski bir telsizi de yanimiza almayi ihmal etmemisti.. Ciktigimiz tepede yalniz degildik. Bizim gibi meraklilar, isini gucunu birakmis koylulerin yani sira, haberciler de vardi yanimizda.. O zaman saat basi haberleri tum kanallarda vermek olagandi, Kanal D’nin saat basi baglandigi canli yayin ekibi de bizimle tepeden yayin yapiyordu..

Telsizde, Yunan ve Turk gemileri arasinda oldugunu dusundugumuz Ingilizce konusmalari duyabiliyorduk.. Yunan ve Turk F-16’lari arasinda, basimizin uzerinde zaman zaman Turk hava sahasinda olmayi birakin, Gumusluk’un ic taraflarina kadar suren, havacilik deyimiyle It Dalasi manevralari yapiliyordu.. birkac kez carpisacak kadar yakin olduklarindan dolayi korktugumuzu hatirliyorum.. Durbunle de adalara baktigimizda 15-20 arasinda savas gemisi ve hucumbot surekli hareket halindeydi.. Eve dondugumuzde gunduz gorduklerimizi bir kez daha haberlerden izlemistik..

Zaten ondan sonraki gunde, her iki taraftan o akillara durgunluk veren hamleler geldi.. Once Yunan komandolari 30 Ocak gecesi gizlice adaya cikarak Kardak’in dogudaki adasina Yunan bayragi diktiler.. Turkiye tarafi buna aninda karsilik vererek bunu savas sebebi olarak deklare etti.. Basbakan Ciller o unutulmayacak aciklamasinda ‘O bayrak iner, o asker gider’ diyerek dugmeye basmisti.. Donemin Disisleri Bakani Deniz Baykal’di.. Ancak diplomasi sonuc vermeyince, harekete gecilmesine karar verildi..  Ipler tam kopma noktasindaydi artik.. Ertesi gece, sabaha dogru bir safak operasyonu ile SAS ve SAT komandolari, Gumusluk sahilinden zodyak botlarla Kardak’a giderek Yunan bayraginin bulundugu dogu adasinin yanindan gizlice Bati Kardak adasina ciktilar ve Turk bayragini diktiler..

Onlarca yildir kimsenin umurunda bile olmayan Ikizce veya diger adiyla Imia, yani Kardak kayaliklari artik saatler icerisinde el degistiren kiymetli birer toprak parcasi olmustu.. Durum nispeten esitlenmisti, ama gerginlik had safhadaydi.. Artik ABD de devreye girmek zorunda hissetti kendini. NATO’nun iki muttefik ulkesini karsi karsiya getiren bu olayda donemin ABD Baskani Clinton’in gorevlendirmesiyle delege Richard Holbrooke ve NATO genel sekreteri Javier Solana’nin cabalariyla tansiyon dusurulmustu..

Geriye artik tarihte bir ani olarak kalan; bir gemi kazasini takiben yaklasik 1 ay suresince Turkiye ve Yunanistan’i savasin esigine getiren bu diplomatik kriz ve bana bir savasin muhtemel olusma asamasina taniklik ettigim gunleri yazma firsatidir..  

Nils Filmer

NOT: Kardak’in bugune yansimalarini devam yazimda paylasacagim..

Cumartesi, Ocak 26, 2013

Sekiz Bacaginda Sekiz Marifet; Yetenekli Bay Ahtapot Paul



Nils FILMER, Bodrum

Ahtapotlar, deniz canlilari arasinda en ilginc gorunumlu olanlardan biri olmasinin yaninda, cogu zaman da bilimkurgu filmlerinde insanlara zorluk cikaran yaratiklardan olmuslardir.. Tipki bir bilgisayar oyunundaki, asilmasi guc ‘Bolum Sonu Canavari’ gibi.. Yesilcam bile nasiplendi bu canavardan.. Kartal Tibet’in oynadigi Tarkan: Viking Kani filminin de efsane sahnesidir Dev Ahtapot ile savastigi bolum.. Cogumuzun bildigi gibi, Viking Kani’ndaki Ahtapot korkutucu olmaktan ziyade, komik olmaktan oteye gidememistir..

Bu yazinin konusu ise, ne komik, ne korkunc, ne de misal bu ya, Vedat Milor’un bir restoranda tattigi lezzetli bir ahtapot degil.. Onlarin yerine 2010 yilinda Guney Afrika’da duzenlenen FIFA Dunya Kupasi’nda yapilan deneysel tahminlerin basrolundeki, adi ‘Kahin’e cikan Ahtapot Paul’den bahsedecegim.. Oncelikle adinin neden Paul oldugunu soyleyeyim.. Unlu Alman cocuk kitaplari yazari Boy Lornsen’in siirlerinden biri olan Der Tintenfish Paul Oktopus’a ithafen, kahramanimiz da Paul olarak cagrilmaya baslanmistir..

Yasasaydi bugun 5 yasinda olacakti, diyemeyecegim.. Cunku o boyutlarda, normal bir ahtapotun omru en fazla 3 yil kadar suruyor.. Anlayacaginiz uzere bugun Kahin Paul’un dogumgunu (26 Ocak 2008’de Ingiltere Weymouth’daki deniz parkinda yumurtadan cikmisti), bu da onu hatirlatmak amacli yazimin baslica sebebi.. Artik hayatta olmayan Paul, kendisini dunya basininin bir numarali gundemi haline getiren tahminleriyle 2010 Dunya Kupasi’ni kasip kavurmustu..


Almanya’nin tami tamina 6 macini ust uste bildi.. Paul, Almanya’nin maclarini tahmin ediyordu, cunku bu ulkedeki Oberhausen kentinde Sea Life adindaki bir akvaryumda yasiyordu.. Kupa boyunca o Almanya kazanacak dedigi her macta Almanlar sevinen taraf oldu.. Yontem basitti.. Paul’un akvaryumunda iki kutu yer aliyordu.. Almanya ve rakibinin bayraklarinin yapistirildigi her iki kutuya da midye, istiridye gibi bir ahtapotun sevecegi yemler konuyordu.. Paul hangi kutuya giderse, o takim maci kazanacak anlamina geliyordu.. Grup maclarindaki Avustralya, Sirbistan ve Gana maclarini Almanya’nin kazanacagini bilen Paul; ardindan eleme turunda Ingiltere’yi ve Ceyrek Final’de de Arjantin’i yenecegini bile bildi.. Bir ahtapot icin oldukca basarili bir seri..
 
7 Temmuz 2010 gunu G.Afrika’daki Dunya Kupasi yari final heyecani, ve hayatimizda yaklasik 3 haftadir olan vuvuzelalar esliginde Almanya-Ispanya macini beklerken, gozler Paul’deydi.. Acaba Ingiliz kokenli Paul, bu randevuda  finalist olarak kimi ongoruyordu? Soru soruldu ve Paul sasirtici bir sekilde Ispanya dedi.. Almanya cephesinde moraller bozuldu.. Ya Almanya bu engeli de asip finale cikacakti ve Kahin Ahtapot efsanesi sona erecekti ya da gulen Ispanya olacakti..

Ispanyollar o gun maci 1-0 kazandiginda, Paul Almanlar’in kahramani olmaktansa, artik global bir kahraman olmustu.. Ilk defa ikinci bir takimi secmis ve yine hakli cikmisti.. Yani bu bir Alman Milli Takim propagandasi degil miydi? Paul gercekten bir kahin miydi? Cevap ne olursa olsun, o artik dunyanin en unlu ahtapotu olmustu.. Ancak mesaisi henuz bitmedi Paul’un.. 3 gun sonra Almanya ile Uruguay arasinda oynanan 3.luk macinda bir kez daha Almanya dedi.. Sonuc 3-2 ile onu hakli cikariyordu..

27 gun  icerisinde tam 7 maci hatasiz dogru bilen Paul, bir ahtapottan fazlasiydi artik.. Bir fenomen haline geldi.. Kisa surede unu tum dunyaya yayildi, hayvanlar dunyasindan onlarca taklidi cikarildi.. Hatta itiraf edeyim, final gunu ben de mahalledeki sokak kedilerinden biri olan Avatar ile bu oyunu oynamistim.. Ahtapot ve yemi olan midyeler yerine, benim deneyimde kedi ve elle cizdigim bayraklar uzerindeki kasar peyniri vardi..


11 Temmuz gunu, Johannesburg’daki Soccer City stadinda yapilacak olan Hollanda-Ispanya finalinden once, gozler bir kez daha Almanya Oberhausen’deki Kahin’in evi olan Sea Life akvaryumundaydi.. Paul secimini yapti ve Ispanya dedi.. Artik final icin geri sayim yapilirken, cogu kisi macin oynanmasinin formalite oldugunu dusunuyordu.. Ne de olsa Kahin kazanani belirlemisti.. Gercekten de oyle oldu.. Maci 1-0 kazanan Ispanya dunya sampiyonu olurken, Paul turnuva boyunca elde ettiigi buyuk basariyla en az sampiyonluk kadar dikkat ceken bir ilgiye mazhar olmustu.. 8’de 8 isabetli tahmin ile adeta sekiz bacaginda sekiz marifetliydi Paul..

Eger ki bahisseverler, turnuvanin en basindan beri Paul’un bildigi 8 maci 1 kupona yazabilseydiler 1’e 294’luk bir orani tutturacaklardi.. Gercekten de kucumsenecek bir miktar degil, bahis oynayanlar iyi bilir.. Matematiksel olarak ise 8 tahminin 8’ini de bilmek 256’da 1’lik bir orana isabet ediyor yani 0,39% (binde 4).. Politika dunyasinda da Paul, turnuvadan sonra bir tartisma konusu olmustu.. Finalden 2 hafta sonra Iran Cumhurbaskani Ahmedinecad, Avrupa ulkelerini bir ahtapotu kullanarak Bati’nin propagandasini yapmakla suclamisti..

Paul’un hayat hikayesini yazarken, aklima favori filmim The Groundhog Day – Turkce adiyla Bugun Aslinda Dundu- de geldi.. Orada da kis festivali duzenlenen bir kasabaya, fenomen dagsicani  Punxsutawney Phil ile roportaj yapmaya giden hava durumu sunucusu adasi Phil (Bill Murray) vardi. Dagsicaninin kulubesini tiklatip, onun kisin gelip gelmedigi ile ilgili tahmini soruluyordu.. Ayni bizim Ahtapot Paul gibi..

Dunya kupasini takip eden Ekim ayinin 26’sinda, tipki dogdugu Ocak ayinin 26’si gibi, Ahtapot Paul, Oberhausen’de yasadigi akvaryumunda son nefesini verdi.. O, bilimkurgu filmlerindeki bir canavar, luks bir lokantanin menusundeki guvec, veya cogu ekonomi kitabinda gosterildigi gibi kapitalizmin sembolu olan bir ahtapot degil; Kahin Paul olarak, tum dunyanin sevdigi bir fenomen olarak hatirlanacakti..

Nils Filmer

Cuma, Ocak 25, 2013

Arap Bahari’nin Misir Duraginda 2.Yil Geride Kaldi


Nils FILMER, Bodrum

Aralik 2010’da seyyar satici Mohammed Bouazizi’nin yillardir suren sosyal adaletsizlik nedeniyle kendini atese vererek Tunus’tan baslattigi ve bircok Musluman ve Arap ulkesine yayilan, bazilarinda yonetimleri degistiren bazilarinda ise mevcut yonetimlerin guvenlik kuvvetleri tarafindan bastirilan protesto gosterileri, bildiginiz uzere Arap Bahari olarak isimlendirildi.. Yoksul halklarin, kendilerini yoneten diktatoryal yonetimlere baskaldirisi olarak baslayan eylemler, cagdas bir yasam hakki icin toplanan yuzbinlerce insan, haftalar hatta aylar boyunca gosterilerini surdurduler.. Bu gosteriler, tipki her ilkbaharda uykusundan uyanan dogayi cagristirdigi icin Arap Bahari olarak isimlendirildi.. Gosteriler icin Muslumanlarin kutsal gunu olan Cuma gunleri secildi daha cok, adina da Ofke Gunu dendi..

Arap Bahari’na sebep olan ortam, ayaklanmalarin fitilini  atesleyen kosullar, ilk protestolarin baslamasi, olaylarin yayilmasi, ve birkac munferit ulkeden once bolgesel sonra da global bir boyut almasina kadar, yuzyilin bu en buyuk siyasi akimlarindan biri her alanda tartisiliyor, ve anlasilmaya calisiliyor.. Cogu fikre gore Arap Bahari, her hamlesi incelikle dusunelerek oynanan yeni bir Amerikan oyunu.. Hatta sadece ABD ile sinirli kalmayip, emperyalist guclerin, Ortadogu basta olmak uzere, Kuzey Afrika ve Orta Afrika’nin iclerine kadar uzanan genis bir cografyayi, uzun vadede ‘Bati’nin himayesine almak.. Noah Chomsky’ye gore de Arap Bahari’nin mimari, Soguk Savas bitince dunya uzerindeki nufuzu azalmaya baslayan ABD..

Musluman ulkelerde buyuk toplumsal olaylara yolacan Arap Bahari’nin etkisinin en kuvvetli hissedildigi, ve olaylarin suregeldigi ulkelerden biri de Misir.. Uzun yillar boyunca ulkesini adeta bir demir yumruk gibi yoneten Husnu Mubarek’I bile devirmeyi basaracak kadar etkili bir hareket olan Bahar, Misir’da 25 Ocak 2013 tarihinde 2. Yilini doldurmus oluyor. Bugun icin (25 Ocak), Cuma gunune de denk gelmesiyle ulke genelinde cok buyuk protestolar organize edildi.. Her zaman oldugu gibi, dunyanin gozleri bir kez daha Kahire’nin Tahrir Meydani’nda.. Bu meydanda, Mubarek’in devrilmesine kadar gecen bir yillik surede duzenlenen onlarca protestoda yaklasik 850 kisi hayatini kaybetmisti, devrim adina.. Bu sefer Morsi karsitlari sahnede, ve Anayasa Partisi lideri Mohammed El Baradei tum Misirlilari protestoya katilmaya cagirdi..


Dunya genelinde, bu devrimin yasandigi diger ulkelere benzer olarak Misir’da da ilk sonuclar pek de memnun edici degil.. Cunku onlarca yildir ulke yonetimini elinde tutan liderler  devrilmis olsa da yeni yonetimlerin bu beklenen sosyal adalet reformlarini gerceklestirecek olmasi kuskulu.. Yine de Musluman Kardesler’in ilk demokratik secimlerden galip gelmesine sasirmayanlar da var.. Cunku Mubarek donemindeki adaletsizlik zamaninda, bir anlamda sehirlerde sosyal yardimlasmayi bu partiye bagli gruplar yapiyordu.. Ancak, tipki Libya’da Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden sonra yeni gelen yonetimin radikallesmesi, ve hatta ABD buyukelcisinin oldurulmesine kadar varan olaylarin yasanmasi gibi; Misir’da da Husnu Mubarek’in ardindan yapilan ilk secimlerde basta Musluman Kardesler olmak uzere Islami partiler guclendi.. Yeni Cumhurbaskani Morsi, daha ilk icraatlarinin ardindan gene onbinlerin sokaga dokulmesine sebep olacak protestolara yol acti.. Ornegin Suriye’de de Esad’a karsi savasan muhaliflere bazi bolgelerde El-Kaide militanlari da destek veriyor..

Bir yanda Misir, 2. Yiildonumunde Tahrir protestolarina hazirlanirken, ayni tarihlere gelen Davos Ekonomik Forumu’nda da batili ulkeler, Misir ve digger ulkelerde Arap bahari’nin geldigi son noktayi tartisiyorlar.. Arap Birligi’nin eski genel sekreteri ve Misirli diplomat Amr Moussa, Davos’ta yaptigi konusmada; demokrasinin sadece secim sandigi olmadigini, insan haklari saglanmadan demokratiklesmenin olamayacagini soyledi ve Misir’da halen istenilen sonuctan uzak olundugunu belirtti..

Peki acaba, mevcut diktatorleri devirip, yerine daha radikal olan Islamci yonetimleri iktidar yapmak, arkasinda ABD’nin oldugundan suphelenilen Arap Bahari’nin sonucu mu, yoksa bu en bastan beri ABD’nin asil amaci miydi? Gecen 2 yillik sureye baktigimizda, 2010’da belki de Misir’da, Libya’da, Yemen’de veya Bahar’in ilk patlak verdigi ulke olan Tunus’ta demokratik secimlerin yapilacagi kimsenin aklina gelmezdi.. 2 yillik sure sonunda, secimler yapildi ama Amr Moussa’nin da dedigi gibi, hem ekonomik hem de sosyolojik olarak ideal  yasam kosullarina ulasmak icin henuz cok erken gozukuyor.. Altyapisi saglam kurulamayan yonetimlerde, bu yeni surecte gucu elinde bulunduran bazi radikal yonetimler, bu protestolarin surecegini gosteriyor..


Yeni duzende esas soru su; tek kutuplu diktator yonetimlere aliskin olan bu yeni demokrasilerde iki kutbun karsi karsiya gelmesi nasil sonuclar doguracak? Islamcilarla liberallerin guc savasi demokratik platform cercevesinde kalabilecek mi? Yoksa Misir’da Morsi’nin yonetime gelir gelmez kendi guclerini arttiracak yasa degisiklikleri getirerek diktatorlesmesi mi? Arap Bahari’nda 3. Yila girerken iki ucu da keskin bir bicak gibi, bu yeni gercekligi takip ediyor olacagiz.. Ilk raund, 25 Ocak Cuma gunu yine Tahrir’deki Morsi protestosu olacak..

Nils Filmer