Cuma, Ocak 31, 2014

Kaşif Roggeveen ve Moai'ler

Terra Australis yani "Güney Ülkesi" anlamına gelen terim, 15. ve 18. yüzyıllar arasında Avrupalı kaşifler tarafından uzun zamandır aranan güneydeki topraklara verilen isimdi.. Bugünkü haliyle bilinen dünya haritası o dönemde yeni keşiflerle yavaş yavaş oluşmaya başlarken, gezegen coğrafyasının bilinen yüzü çoğunlukla kuzey yarıküredeki topraklardı.. Avrupalı gezginlere göre dünyanın dengede durabilmesi için, kuzey yarıküredeki toprakları dengeleyecek toprakların güneyde de yer alması gerekiyordu..

Tıpkı ayın karanlık yüzü gibi, dünyanın da karanlık ve bilinmeyen kısmı olan güney denizlerine düzenlenen keşif seyahatleri hızla arttı.. Birçok ülkeden sayısız kaşif, maceralı yolculuklar sonucunda güney topraklarına ulaşmayı düşlüyorlardı.. Bu maceracılardan biri de Hollandalı kaşif Jacob Roggeveen'di..

Bir matematikçi ve aynı zamanda astronomi ile coğrafya meraklısı olan babası Arend Roggeveen'den yıllar boyunca Terra Australis hikayeleri dinlemiş, onun navigasyon çalışmalarını en yakından görme şansına sahip olmuştu.. Genç yaşlarında hukuk ve din çalışmaları yapan Jacob, keşif seyahatlerine çıkma fırsatını ise uzun yıllar sonra, ancak 62 yaşına geldiğinde bulacaktı..

Dutch West India şirketine ait 3 ticaret gemisinden oluşan bir filoya kumandan olan Roggeveen, toplam 223 mürettebatı ile 1 Ağustos 1721'de Holanda'nın Texel adası limanından demir aldı.. Filodaki gemilerden birinin adı, babasının anısını yaşatmak adına Arend konulurken, diğer iki geminin ismiyse Thienhoven ve Africaansche Galey'di..

Sırasıyla Falkland Adaları ve Le Maire Boğazı'ndan geçerek Pasifik Okyanusu'na açılan Roggeveen'in filosu bugünkü Şili topraklarındaki Valdivia ve ardından da 1722 Şubat ve Mart aylarını geçirecekleri Juan Fernandez Adaları'na ulaştı..


17 Mart'ta Juan Fernandez'den ayrılan filo, yine Terra Australis denen henüz keşfedilmemiş Güney Toprakları'nı arıyorlardı.. Tarihler 5 Nisan 1722'yi gösterdiğinde öğleden sonra saatlerinde, ufukta gördükleri toprak parçasının ellerindeki Le Maire tablosunda yer almadığını anlamaları pek de uzun sürmedi.. Bu ada, tarihteki yeni keşiflerden biri olacaktı.. Roggeveen, Paskalya günü buldukları adayı, günün anlamına uygun, Paskalya Adası olarak isimlendirdi..

Keşfedilen her yeni toprak gibi, Paskalya Adası hakkında da araştırmalar yapılmaya başlanmış, ticari değeri olan ürünlerle birlikte adanın tahmini nüfusu da kayıtlara geçirilmeye başlanmıştı.. Amiral Roggeveen'in notlarına göre, Paskalya Adası'nda yaklaşık yerli nüfusu 2000 ile 3000 kişi arasındaydı..

Hollandalılar gelmeden önce, adanın yerli dilindeki adı Rapa Nui'ydi.. Yaklaşık 3 milyon yıl önce, volkanik patlamalar sonucunda oluşan Rapa Nui'de en son patlamanın da günümüzden 10000 yıl kadar önce olduğu tahmin ediliyor..

Yerlilerin kökeni araştırıldığında, buraya ilk gelenlerin Endonezya'dan geldikleri sanılıyor.. Tropik adalarda yaşayan birçok halk gibi Rapa Nui yerlilerinin de kaderi pek farklı olmamış ve Avrupalılarca hem ürünlerine el konulmuş, hem de daha kötüsü, yerliler köle olarak kullanılmak üzere gemilerle uzak diyarlara götürülmüşler.. Polinezya coğrafyasındaki sayısız ada içinde, yazısı da olan tek dile sahip Rapa Nui yerlilerinin Rongo Rongo hiyerogliflerini bilen kişi sayısı yıllar içinde azalmıştır.. Bu yazıyı kullanabilen son birkaç kişinin de, Peru'daki madenlere götürülmesiyle, Rongo Rongo dili de ne yazık ki tarihten silinmiştir..

Roggeveen ve mürettebatı, Paskalya Adası'nı bulmakla birlikte, çok değerli bir şeyi daha bulmuş oldular.. Bugün dünya kültür mirası listesinin korunması gereken en önemli eserler listesinde üst sıralarda yer alan Moai Heykelleri, Paskalya Adası'nda yer alıyor ve Roggeveen'in keşifleri arasında yer alıyor.. Adanın doğal taşları olan devasa bazalt kayalardan oyulan Moai'lerden adada yaklaşık olarak 900 tane bulunuyor.. Sönmüş bir yanardağ olan Rano Raraku'nun kraterinde yer alan bazalt yataklarında oyulan heykellerin, daha sonraları durdukları yere nasıl taşındıkları ise bir muamma.. 900 tane heykelin dışında yarım kalmış bir 300 kadar daha Moai adanın çeşitli yerlerinde bulunuyor.. Ortalama boyları 5 metre civarında olan dev kaya heykellerden 20 metre boyunda olan birkaç tanesi ise şüphesiz en çok hayranlık uyandıranları..


İnsanoğlu, tıpkı Mısır Piramitleri hakkında olduğu gibi, Moai heykelleri için de komplo teorileri üretmekten geri kalmamış.. Ünlü İsviçreli bilimkurgu yazarı Erich Von Daniken, Moailer hakkında yazılmış en ilginç teorilerden biri olan eserinde heykellerin uzaylı teknoljisiyle yapılmış olduğunu iddia ediyordu..

Yakın zamanda, dünya çapında yapılmış olan antik dünyanın 7 harikasına alternatif, "yeni" yedi harika oylamasında Moai heykelleri sekizinci olup değerlendirmeye alınmayı kılpayı kaçırmıştı.. UNESCO ise tarihi değerlerini önemsemekle birlikte yeni 7 harika oylamasını kazanan ve finalist olan diğer tüm eserlerin antik dönem harikalarıyla aynı derecede değerlendirilmeyeceklerini açıklamıştı..



Adanın keşfinden yaklaşık 300 yıl sonra bugün nüfus halen yaklaşık olarak 5000 kişi civarında.. Hollandalı Roggeveen'den sonra amiraller İspanyol Don Felipe Gonzales, ünlü İngiliz kaşif James Cook ve Fransız La Perouse de 1700'lerin sonuna kadar adayı ziyaret eden ünlü isimler oldular..

Adaya bugünkü Paskalya Adası ismini veren Hollandalı Jacob Roggeveen, ise keşiften bir yıl sonra 1723'te Hollanda'ya geri döndü ve hukuk ile din çalışmalarını sürdürdü..

Nils Filmer

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder