Nils FILMER, Bodrum
Ilkokul yillariinda, odev olarak cogumuza
verilen ilk kitapti belki de.. Mavi kapaginin uzerinde kocaman bir kirmizi kalp
ve icinde buyuk harflerle Cocuk Kalbi yaziyordu.. Yaninda da biraz daha kucuk
harflerle ‘Dunyanin En Faydali Cocuk Kitabi’ bilgisi eklenmisti, Italyan yazar
Edmondo De Amicis tarafindan yazilan bu kitap icin..
En azindan kitabin bende bulunan
versiyonu bu sekilde bir dizayna sahipti.. Zannedersem benim okudugum donemdeki
tek versiyonu da zaten buydu, 1984’te Turkce’ye Babil Cecen ve Ayhan Ergun
tarafindan cevrilmis olani.. Ancak 1990’li yillardan itibaren, De Amicis’in bu kitabi
23 kere degisik cevirmenler ve yayinevleri tarafindan yeniden Turkce’ye
cevrildi.. Bu kadar cesitlilik olmasi, bize okutulan ilk versiyondan farklari
neydi diye zaman zaman beni dusundurmedi de degil hani..
Neyse donelim, egitim otoriteleri
tarafindan gelmis gecmis en yararli cocuk kitabi olarak gosterilen bu eserin
yazarina, Edmondo de Amicis’e.. Cunku bahsetmek istedigim, yazarin bir baska eseri
aslinda..
Amicis, 1886 Ekim ayinda
yayinlanan bir cocuk kitabiyla unlenmis olsa da, 1870-1875 yillari arasinda
cesitli gazetelerde gezi yazilari cikan ve halihazirda bu yonuyle taninan bir
gazeteciydi.. Turkiye ile yollarinin kesismesi de iste o gazetecilik gunlerine
dayaniyor Italyan yazarin.. Istanbul’a ressam Cesare Biseo ile birlikte gelen
Amicis, bu surede elde ettigi izlenimlerini daha sonra kitaplastirdi ve eseri 1877
– 1878 yillarinda Constantinopoli adiyla 2 cilt olarak yayinlandi.. Kitapta gezi
notlarinin yani sira arkadasi Biseo’ya ait 183 adet de gravur cizim
bulunuyordu.. Yanlis anlasilmasin, daha sonralari yazacagi Cocuk Kalbi, veya
orijinal adiyla Cuore’nin Turkiye’de populer olmasinin, yazarinin Turkiye’de
gecirdigi zamanlar ve yazdigi kitapla ilgisi yok.. Cunku bu cocuk kitabi zaten
Turkce’nin de aralarinda bulundugu 30’a yakin dile cevrilmis ve tum dunyada taninmisti..
Bircok tarihci tarafindan 19. yuzyilda
Istanbul’u en iyi sekilde yansitan eser olarak da gosterilen Constantinopoli, Umberto
Eco’nun da onsozuyle katkida bulundugu yeni versiyonuyla 2005’te basildi..
Istanbul’a gelen Amicis, notlarini
birlestirip baskiya verdiginde birkac yil gecmisti.. Iste gecen o yillari soyle anlatiyor; ‘’Abdülaziz
hazretleri, karşılığında Anadolu’da bir vilayeti ödül olarak bana vermeyi
teklif etse bile, bu imparatorluğun başkenti hakkında 10 satırı bile bir araya
getirmeyi beceremezdim; büyük şeyleri anlatmak için arada mesafe olması
gerektiği ne kadar doğrudur! Onları daha iyi hatırlamak için, önce unutmanız
gerekir..’’
Edmondo de Amicis,
Constantinopoli’nin bir bolumunde Istanbul’u su kelimelerle tasvir etmisti;
"Istanbul güzeldir, fakat onun garabeti, güzelliğinden fazladır.. Insan bu
şehirde ne yapacağını şaşırır, arzular birbiri üstüne yığılır ve zaman kaybolur
gider.. Insan hem bütün ömrünü bu şehirde geçirmek ister, hem de çantalarını
kaptığı gibi hemen ertesi gün ondan uzaklaşmak ister”..
Kitabin bir baska bolumunde ise bu
tarihi sehre olan hayranliginin alti cizilidir Italyan gezginin; Gemi,
Istanbul’a yaklasmaktadir ve kisa bir sure sonra sehrin ilk minareleri
gorulecektir.. Iste o andan sonrasini gelin yine yazarin kaleminden okuyalim.. "İleri!
diye bağırdı süvari. Gemi sarsıldı.. Krallar, prensler, Krezüs, dünyanın
kudretli ve en zengin insanları, o anda hepinize acıdım; gemide bulunduğum yer,
sizin bütün hazinelerinize bedeldi ve İstanbul'a bir bakışımı bile bir
imparatorluğa değişmezdim.. İşte İstanbul! Muhteşem, muazzam, ulu İstanbul!
Yaradana hamdolsun, yaratılmışa şan! Böyle bir güzeliği rüyamda bile
görmemiştim!"
Goruldugu gibi, de Amicis ya
yillar icinde duyduklarini, gordukleri ile birlestirince iki zit dusunceye de
esit uzaklikta kaldi.. Cunku kitabinda ovguleriyle yergileri adeta dans
ediyordu.. Ikinci bir ihtimal ise, bu buyulu sehirde gordukleri, kisa surede
Italyan yazarin kafasini allak bullak etmeye yetmisti.. Ister, Musluman ve Turk
kulturune bakis atan onyargili bir Avrupali yazar olarak dusunelim, isterse
objektif bir gazeteci olarak..
Yazdiklarini yine de her nokta ve virgulune kadar degerli buluyorum..
Yazarin izlenimlerinden biri de bizi yine oldukca sasirticak cinsten; “Tetkîk
ve tesbîtlerime göre İstanbul’un Türk halkı, Avrupa’nın en nâzik ve en kibar
topluluğudur..” diyor Edmondo de Amicis.. 19. Yuzyildaki hemsehrilerimiz adina
sevinmeli mi, yoksa sehrin bugunku emanetcileri olarak utanmali miyiz, karar
veremedim..
Yazacaklarimin sonuna gelirken,
nasil ki lezzetli bir yemegin sonunda icilen bir fincan Turk kahvesi gibi,
Edmondo de Amicis’in Constantinopoli’deki guzel tarihi notlarini da kahve ile
ilgili sozleriyle bitirelim.. Nitekim,
de Amicis bu konuda da notlarinda iki cift kelam etmis; "Galata Kulesi'nin
ve Beyazıt Kulesi'nin tepelerinde kahve vardır, vapurlarda kahve vardır,
mezarlık içinde kahve vardır, resmi dairelerde kahve vardır, hamamlarda kahve
vardır, çarşı içinde kahve vardır.. İnsan İstanbul'un neresinde bulunursa
bulunsun, etrafına hiç bakmadan sadece bağırması yeterlidir, Kahve! Uç dakika
sonra önünüzde bir kahve tütmeye başlar..’’
105. olum yildonumunde, cogumuzun
hayatindan Cocuk Kalbi veya Istanbul kitabiyla gecmis olan Edmondo de Amicis’in
anisina saygiyla..
Nils Filmer
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder